Bir hafta sonuydu. Veri Bilimi üzerine başka bir çevrimiçi kursu daha yeni bitirmiştim. Başarılı hissettim. 5 farklı dersi “başarıyla tamamlayıp” her biri için “sertifika” aldıktan sonra, pekala herkes artık gerçek veri bilimci olduğuna inanabilir. Ben de farklı değildim.
Çevrimiçi kurslar eğlenceli bir şey olabilir. Çoğunun göz dolduran açıklamaları, ele alacakları konuların geniş bir listesi, sizi bir veya daha fazla konuda ustalaştıracağı vaadi ve eğer şanslıysanız ayrıca diğer katılımcıların kursun nasıl kendisini geri dönülmez bir felaketten nasıl kurtardığı ve onu bu alanda nasıl mutlak bir şampiyon haline getirdiğine dair bir dizi ifadesini de görebiliriz. Ancak çoğumuzun asıl beklediği şey, eğitim sonunda aldığımız sertifikalardır. Çoğumuz için de isimlerimizi taşıyan bu çevrimiçi, renkli belgeler en büyük farkı yaratır. Ancak bir gün potansiyel işverenimizin karşısındaki odada oturuyoruz ve çoğunun sertifikalarımızdan beklediğimizden daha az etkilendiğini görüyoruz. Ancak bir gün bir odanın içinde potansiyel işverenimizin karşısında otururken ve çoğunun sertifikalarla beklediğimizden daha az ilgilendiklerini görürüz. Bazıları bu sertifikaları almak için harcanan zamanı takdir etme nezaketini bile göstermez. Hemen konuya girer ve “Eğer herhangi bir projede çalışmadıysanız bu sertifikaların hiçbir anlamı yok” der. Daha da kötüsü bu görüşmede başarılı olma ve seçilme konusundaki umutlarını öncelikle aldığın çevrimiçi kurslara bağlamıştın. Bu zaman, para ve çaba ile yoğrulmuş yatırımındı ve öncelikli silahın yarışmadan önce geçersiz sayılması güveninizi tabii ki yerle bir eder.
Bana güven. Üniversitenin yıllık staj şenliğinde 2 kopya minimalist özgeçmiş, 5 farklı sertifika ve kocaman bir umut balonuyla her birinde farklı bir şirket olan 7 farklı odayı bir günde ziyaret eden ikinci sınıf lisans öğrencisi olarak oradaydım. İlk 6 odada “Bu kurslardan sertifikalarım var…” diye mırıldanıp durdum. 6. odada, beni nakavt eden o sözler söylendi "Bak. Bu kursları bitirmiş olan harika ama üzerine çalıştığın hiçbir şey yok. Github hesabın yok.Yeteneklerini bilmiyoruz. Yani, üzgünüz."
Agh! Bu çok derinden acıttı. Nefes borumun konuşmamı engelleyecek şekilde gıcıklandığını hissedebiliyordum; bu, duygusal bir darbe yediğimde çok sıradan bir tepkimdir ama tabii ki bu onların suçu değildi. Bana her zaman görmezsen geldiğim gerçeği gösterdiler.
Hepimiz hayatımızda bir kez birisi bize aynayı doğrulttuğunda bununla karşılaşırız. Bu hayatımdaki o andı.
Bu olduğunda gözlerimizi kapatıp kapatmamak bizim seçimimiz. Ben gözlerimi açık tutmayı seçtim ve muhtemelen tüm farkı yaratan da buydu. Bu makaleyi yazmama sebep olan da bu.
Hepimizin kursları tamamlama konusunda bu kadar istekli olmasının nedeni, çevrimiçi bir kursun akademik derecemize olumlu bir dayanak olduğunu ve işverenler tarafından olumlu karşılanacağını düşünme eğiliminde olmamızdır. Birçok kuruluşta bir iş için bile üniversite diplomasının zorunlu olması nedeniyle, çevrimiçi bir kursun da eşit derecede değerli olacağı ve "Ekstra Öğrenim" olarak değerlendirileceği görüşünü savunuyoruz. Şüphesiz ki öyle de olabilirdi.
Ancak internetin herkese sağladığı erişim imkanı göz önüne alındığında, çevrimiçi bir kursa herkes erişebilir. Dolayısıyla bir kursu tamamlasak bile, aynısını yapmış olanlardan herhangi bir üstünlüğümüz yok. Şirketler de adayları karşılaştırıyor çünkü ihtiyaçlarına uygun olduğunu düşündükleri adayları kolayca seçmenin tek yolu bu. Rekabet yaptığımız her şeyin doğasında vardır. Yani diğerlerinden farklı kalmanın tek yolu projeler üzerinde çalışmak.
Projeler üzerinde çalışmanın bir diğer nedeni de öğrenmektir. Çevrimiçi kurslar bize kesinlikle çok şey öğretiyor, ancak öğretmenlerin tüm uzmanlıklarını sınıftaki öğrencilere vermelerini engelleyen bir güç var: Müfredat. Çevrimiçi kursların planlanması gerekiyor ve planlanan her şey gibi konunun tüm olası yönlerini ele alamama gibi bir olumsuzlukla sonuçlanıyor.
Öte yandan bir proje üzerinde çalışıyorsak attığımız her adım yeni bir kavram öğrenmemizi sağlayacaktır. Yaptığımız hatalar, online kurs izlerken yaptıklarımızdan çok daha fazla olacaktır. Ancak bu hatalardan ders almaya istekli olursak özümsediğimiz bilgi oldukça bol ve faydalı olacaktır.
Tabiri caizse, o röportajda küçük düşürüldükten sonra, kararlı bir birey olarak eve döndüm. Projeler üzerinde çalışmaya ve sadece sertifikalarıma güvenmek yerine işe koyulmaya kararlıydım. Ancak, doğal eğilimimizden yeni bir uygulamaya geçmek muhtemelen yapılacak en zor şeydir.
Birkaç makale okudum, nasıl veri bilimi yapılır ve projelerde nasıl çalışılır diye. İlerleyen günlerde akranlarımla birkaç küçük sohbetim oldu. Açıkçası, birkaçı çok cesaret kırıcıydı. Arkadaşlarım kötü sohbet eden insanlar değildi, sadece bazıları benden çok daha akıllı görünüyorlardı. Çok etkileyici işler yapıyor gibi görünüyorlardı. Bazıları drone yapıyordu ve benim drone'u gördüğüm tek yer televizyondu. İlginçtir, drone yapmakta olduklarını duyduğum anda onlarla çalışmak istedim. Ama sormak istemedim. Böyle cool projelerde çalışmak için yeterince iyi olmadığımı hissettim. Ah! Hepimiz hatalar yaparız...
Ancak en zorlayıcısı, gelişimimin yalnızca haftalık ödevlerle belirlendiği derslere alışmış olmamdı. Formalize bir notlandırma sistemi vardı ve biri beni derecelendiriyordu. Projede çalışırken işler farklıydı. Kendi kendimi değerlendirmem gerekiyordu. Ve bunu beceremedim. Bir şeyi yeterince iyi yapıp yapmadığımı asla belirleyemedim. Kendi kendimin değerlendiricisi olamadım.
Bazen hayatımızın kontrolünü başkalarının eline teslim etmeye çok hazırızdır. Ve bizi bunu yapmaya iten güç çoğu zaman güçlü ve zayıf yönlerimizi anlayamamamızdır.
Fark ettim ki, en iyi değerlendiren olabilmek için kendimi hazırlamam gerekiyordu. Bunun için ne yaptım biliyor musun? Oturdum ve projemle ilgili fikirlerimi taslak haline getirdim, hatta süre kısıtlaması olan ulaşılması gereken hedefler belirledim. Dürüst olmak gerekirse, her hedef için gereken süreyi aştım ama en azından yapmaya karar verdiğim şeyin yüzde 80'ini bitirdim.
Odamda asılı olan beyaz tahta günlük planlamalarıma, kaçamak günlerime, öğrendiğim kavramlara, yeniden tanımlamaya çalıştığım kavramlara ve çizmeyi her zaman sevdiğim blok diyagramlara tanıklık ediyordu. İlk projem çikolata derecelendirmelerini analiz etmekti. Saf bir EDA projesi, bana kendi kararımı verdiğim bir proje üzerinde çalışma konusundaki ilk deneyimimi sağladı. Dünya çapındaki çikolata derecelendirmeleri hakkında daha fazla bilgi edinmek ilgimi çektiği için bunun üzerinde çalıştım.
Bir projeye şu ya da bu şekilde bağlı olduğumuzu hissediyorsak, onun üzerinde çalışmak bizim için zor değil. Bu nedenle, bu kişisel dokunuşu sürdürmek ve kullanılan araçlardan ziyade amaçtan heyecan duymak, bir projeyi bitirmeye sadık kalabilmek için önemlidir.
Genellikle üniversitedeki dersler arasında mola vererek kafamı dağıttım ve aklıma gelen fikirleri hızla bir kağıda karaladım. Bu fikirlerin önemli bir kısmı, yeterince etkileyici gelmedikleri için hayata geçirilmedi. Bu fikirler, sanki beni cool bir veri bilimcisi yapmama yardımcı olmayacakmış gibi hissettirdi. Cool bir veri bilimcisi olmak istemek, aslında veri bilimcisi olmaktan çok uzak olduğum bir gerçekle karşılaştığım için çok iddialı bir hedefdi (hâlâ öyle). Ama yine de cool projeler üzerinde çalışma isteği, mantıksızlığın direğine zincirlenmiş gibi beni tuttu. Bilmeden, kendi dronumu arıyordum.
Çikolata analizi projesi bile başlangıçta yeterince havalı gelmediği için benden dolaba kaldırılmıştı. Çok şükür ki tekrar düşündüm. Çoğumuz, birinin üzerinde çalıştığı şeye kıyasla yeterince iyi olmadığını düşündüğümüz için projeleri dolaplara kaldırıyoruz. Açıkçası, bu kendimize zarar veren bir düşünce. İki farklı insanın, X ve Y'nin aynı geçmişi paylaşmadığını görmekte başarısız oluyoruz. Dolayısıyla, her zaman bir başkasından daha iyi olmayı bekleyemeyiz. Yapabileceğimiz tek şey denemek. Sonuç gerçekten bizim elimizde değil. Karmaşık projeler üzerinde çalışanlar muhtemelen bizden çok daha fazla şey biliyorlardır.
Kaldırma kuvvetini bilmeden bir gemi yapmayı bekleyemeyiz. Bunu yapmaya çalışmak tamamen aptallık olurdu.
Öyleyse, aptal olmak istiyor muyuz? Sanırım değil.
Akademik projeler üzerinde çalışmanın tek bir mükemmel yolu yoktur. Bunun ana sebebi, her öğrencinin projelere farklı bir yaklaşım benimsemesidir. Bazıları bunu notlar için yapar, bazıları öğrenmek için, bazıları ise her ikisi için de yapar. Bazıları projeleri, kendi rahatlık alanlarında çalışmanın bir yolu olarak görürken, bazıları ise yeni kavramlar öğrenmenin yolları olarak görür. Akademik projeler üzerinde çalışmanın kombinasyonları ve yaklaşımları çok sayıdadır. Ancak, BT lisans derecemi alırken fark ettiğim birkaç önemli nokta burada size bırakacağım şeydir.
Son olarak, çevrimiçi kursları küçümsemiyorum. Bazı sertifikalar işverenler için gerçekten önemlidir. Ayrıca, kurslar belirli beceriler öğrenmek için harika bir yerdir. Bazıları çok saygın uygulayıcılar tarafından veriliyor ve bizi iyi donanımlandırıyor. Aslında, veri bilimindeki ilk adımlarımı harika bir Datacamp'ten öğrendim. Ancak, tek başına ekipman sizi asla iyi yapmaz.
Öyleyse, ne bekliyorsunuz? Bir proje seçin, üzerinde çalışmaya başlayın ve uygulamalı öğrenmenin büyüsünü kendiniz keşfedin!